Okuyucuma!



Sağlam dişler, bir de sağlam mide-

Budur dileğim senin için!

Sindirebildinse kitabımı,

Barıştı demektir benimle yıldızın!



Nietzsche



Aşk Üzerine

*

Aylar oldu...



Sen gideli aylar oldu.

...

Alıştım. Kabullendim. Nasıl da yordu beni bu aşk?! Sıkıldım da... İnanmazdım böyle bir şeye, bunu yaşayacağıma. Oldu be adam! Ben de yaşadım. Nasıl da güzeldi...

Adı aşkmış. Öyle dediler. Onlar nereden biliyor ki? Ben bilmiyorum hala. İnan(a)mıyorum bir türlü.

Eğer aşk diye bir şey olsaymış Aslı'yla Kerem, Ferhat'la Şirin neden kavuşamadan gittiler o zaman? Neden onca şey yazıldı, çizildi arkalarından? Juliet neden yetişemeden öldü?


...

Neden bu kadar takıldığımı merak ediyorsun, değil mi? Neden bu kadar uzadı, dallandı budaklandı bu konu?

Adam! Aşk nedir bilmem ben. Tek adı var bunun. Huzur... Bilirsin huzursuz bir çocuğum. Karmaşayı severim. Çünkü huzuru hiç yaşamadım. Ama bunun adı huzurdu. Kokun huzurdu.

İnanmıyorum dediğimde bana nasıl baktığını gördüm ben. Açıklama yapmadım bile bile. Bir sürü şeye inanmıyorum çünkü. Mantık kurallarını aşan bir sürü şeye... Aşka mesela. Mesela insanlara... Dini konularda bir inançsızlık değil bahsettiğim. Yanlış anlama. Bu konu sadece beni ilgilendirir. Huzur da bunlardan biriydi. Tamam, bir yandan da kabul ediyordum. Eğer huzursuzluk varsa huzur da olmalıydı ama daha önce tatmadığım bir yemeği yiyemem öyle kolay kolay, bilirsin. Ya zehirlenirsem?..

Seni çok korkuttuğumu biliyorum. Ama yapamazdım. Unutmaya çalışmak daha çok acı veriyor insana. Acıyı kabullenip, onunla yaşamak daha iyi. Ben de öyle yaptım. Acımı sahiplendim! Terk edildimse terk edildim. Canım acıyorsa acıyor. Canım gittiyse gitti. Olur böyle şeyler. Oldu, geçti, gitti. Ve bitti.


Sonuç: hala inanmıyorum. Üzgünüm. Aklım almıyor bunu. Eğer varsa böyle olmamalı.

...

Mantık kurallarını aşıyorsa bir duygu eğer, onu pek kaile almamak gerek bence. Sınırların çok dışındaysan eğer, durup düşünmek gerek; nereden nereye... Abuk davranışlar içine sürüklememeli insan kendini. Üzmemeli ruhunu... İnanmadığın, inanamadığın şeye inanıyormuş gibi yapmamalı...

...

Biliyorum, küçük bir çocuğum ben. İnanmamamı anlayışla karşılayamayabilirsin. Çünkü ben küçüğüm! Farkındayım da her şeyin... Neyse... Senin dediğin gibi olsun. Büyürken tökezlemem normal. Hızlı koşmaya çalışırken ayağıma takılan çakıl taşlarını hesaplayamam benim hatam. Kabul ediyorum.

Daha büyüyeceksem, öğreneceksem eğer inandığım şeyin peşinden koşmak istiyorum o halde. İnanmadığım, karşı çıktığım bir konuda zorlanmak istemiyorum o zaman.

...

Yani kısacası adam: ben bu adını bilmediğim duygudan gidiyorum. Çoktan kapsama alanının dışına çıkarıldım nasılsa. Elveda diyorum.



03.05.2009

Elif Ayvaz

* Fotoğraf bana ait. Balıkesir - Saat Kulesi

Hiç yorum yok: