Okuyucuma!



Sağlam dişler, bir de sağlam mide-

Budur dileğim senin için!

Sindirebildinse kitabımı,

Barıştı demektir benimle yıldızın!



Nietzsche



Adam’a Mektuplar – I

İki ay mı oldu sesini duymayalı?


Kokunu çok özledim.

Bu kez kötü tartıştık, ayrıldık. Hiç bu kadar acıtmamıştı sözlerin. Hiç bu kadar çaba sarf etmemiştim ben daha önce seni üzmek için.

Gelmeni de istemiyorum artık da sadece sesini ve kokunu duymak istiyorum. Son bir kez daha…

Gelsen… Pek bir şey değişmeyecek gibi duruyor. Ben tamir edemedim kırgınlıklarımı, yıkıntılarımı. Sanmıyorum senin de yapabileceğini.

Ama kokun, sesin… Önüne geçemiyorum işte bazen bu özlemin.







Dün gece bir düğündeydim. Eski bir komşumuzun oğlu evleniyordu. Güzeldi gece. En azından ben eğleniyordum. Kalabalıktı oldukça. Annemle babamın ortasında oturmuş dans eden insanları seyrederken, bir ara, izlendiğim hissine kapıldım nedense. Etrafıma bakmaya başladığımda üzerimde bir çift göz gördüm önce. Orada, o gözlerde kalakaldım. Tanıdıktı. Bakmaktan çok hoşlandığım birinin gözlerine benziyordu. Yüzü de öyle.

-Sendin…-

Değildin aslında.

Kızdım kendi kendime sakin davranmaya çalışırken. Artık herkesi ‘sen’ sanmaya başladım be adam!

İyi ki uzaktaydı, kokusunu duyamıyordum en azından. ‘Aslı yoksa suretiyle idare edilmeli.’ Dedim içimden. Sonra yine kızdım kendime bu nasıl bir mantık böyle diye.

Sen gideli çok oldu oysaki. Kokun ve sesin de gitmeli, değil mi?



7 Haziran 2010

Hiç yorum yok: