Okuyucuma!



Sağlam dişler, bir de sağlam mide-

Budur dileğim senin için!

Sindirebildinse kitabımı,

Barıştı demektir benimle yıldızın!



Nietzsche



Geçti



Geçti. İnandırmak istediklerine öyle bir inandım ki nefretin sınır kapısındayım! Sen kazandın! :) O kuyunda mutlu yalnızlıklar.
         Öyle bir anlattın ki kendini –doğru olmadığını bilsem de- inandım artık sana.
Doğru, kendim yazdım kendim oynadım bu oyunu ben. Başından beri istemediğini söyledin zaten sen. Ama bir türlü anlatamadığım, senin bir türlü anlamadığın bir şey var ki; o da benim bu aşkı atabilmek için içimden yine sana gelmem. Yani senden aşk dilendiğim falan yoktu benim. Beni bu kadar rahatsız ettiği için, olmasını istemediğim için anlattım sana ya da arkadaşlarıma. O kadar yazdım çizdim üzerinde bu yüzden.
         “Boynumdaki şiir tasmasını kıracağım. Kıracağım şiirin ince bileğini. Sana da boş zarflar yollayacağım. Nusaybin’deki tüm sokaklara kimsesiz posta kutuları çakacağım. Not etmen için o sorunsuz, biricik hayatını. Eminim büyük bir gururla imzalarsın son cümleyi. İçimde, bir diğerini eksilttiğini fark etmeden.
         Seni saksızda çürüyen pis kokulu papatyaların suyuna boşaltacağım. Ve lanet olsun ki bana, o suyu susuz kalmış bir yetim gibi soluksuz içeceğim.”*
         Ama her şeyi bitirmeden önce bir yazın daha var yazılacak. Jübilem olacak bu sana. Ondan sonra yok olacaksın! Bekle…

         *Umay Umay