Okuyucuma!



Sağlam dişler, bir de sağlam mide-

Budur dileğim senin için!

Sindirebildinse kitabımı,

Barıştı demektir benimle yıldızın!



Nietzsche



H'iç



Sana yaklaşmak için çok çaba sarf ettim. İzin vermedin, biliyorum. Ama ben yapmak istedim. Uğraştım. Çok uğraştım. Ama hala sana giden yollar kapalı. Ve pes etmek üzereyim.
         ‘Niye yapıyor bunu?’’ diyorsun belki içinden. Bilmiyorum. Belki seni sevdim belki de arkadaşlığını, dostluğunu istedim.
         Bu kadar zor mu, anlayamıyorum. Tamam, birden bire gelip hayatının ortasına kurulamam, bu doğru. Ama ne olurdu sanki birazcık kalmama izin verseydin… Hiç şans vermiyorsun bana. ‘İstemiyorum ki…’’ diyorsundur eminim içinden. Biliyorum. Hepsini biliyorum.
         Yaşadıklarını bilemem. Anlatılanlar ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemem. Ama bir şeyler olduğunu bilerek geldim. Hepsini paylaşmak istedim üstelik. Unutturamam belki ama acın hafifleyebilirdi.
Eğer, izin verseydin… Ama bunu da istemiyorsun, biliyorum.
Neden sende takılı kaldığımı merak ediyorsun. Hep ediyorsun. Sevdim. Şiir okurken sesindeki o hüzünlü tınıyı sevdim. Şiirleri gerçekten hissederek yaşamanı sevdim. Duruşunu sevdim. Hayat çizgini sevdim. Kocaman gözlerini sevdim. Kısacası sevdim.
Birini sevmek için de çok büyük şeylere ihtiyaç yok bence.
Dünyaya senin baktığın yerden bakmak istedim sadece. Ama daha fazla uğraşmayacağım. Dedim ya pes etmek üzereyim. Hissettiklerim eksilmedi oysa. Ama daha fazla uğraşmayacağım. Sen öyle istiyorsan öyle yapacağım.
Biliyorum, şehir efsanesi de sana ait, deli de sensin. Ama başka yerleri tarif ediyorsun. Yani aslında şikâyetçi olduğun yalnızlığı sen kendin üzerine örtüyorsun. Bana düşmezdi zaten, o yüzden kılımı bile kıpırdatmayacağım artık. Hep oralarda dolaşacağım bundan sonra. Başka gözlerde arayacağım. Söz verdim, tutarım.
Üstelik artık küçücük bir damla değil, kocaman bir denizim. *

* 'Bir katre olma, kendini deniz haline getir.
Mademki denizi özlüyorsun, katreliği yok et gitsin.'' Mevlâna Celâleddin-i Rumî

...


Çok uzun zamandır böyle hissetmiyordum. Hayatın bütün olumsuzluklarına, önüme çıkardığı tüm engellerine rağmen kendimi mutlu hissediyorum. Çok mutlu ve çok güçlü…
         Bir daha kalbimin böyle çarpmayacağını düşünmüştüm. Ondan sonra kimseye böyle bakamayacağımı düşünmüştüm. 

Gizem senin adın olamaz çocuk!


Bir süredir takipte olduğum biri var. Çok fazla ilgimi çekiyor ve ben buna engel olamıyorum. İlgimi çeken yanı bu kadar gizemli görünmeye çalışması mı yoksa sevimliliği mi anlayamadım gitti.
         Öte yandan aslında benden saklayamadığı şeyler de var. Ya aslında o saklamaya çalışıyor da benden gizlemeyi başaramıyor bir türlü. Baktığım an içindeki her şeyi görebiliyorum. Çok ilginç bir şey. Bu durumdan çok fazla rahatsız olduğunun da farkındayım ama elimden de bir şey gelmiyor. Hiç de iyi bir yalancı değil çünkü. Ben ne yapayım yani!
         Sonra çok fazla şey yaşadığını, ondan uzak durmamı falan ima ediyor. Ama bu benim de elimde değil ki. Ona doğru çekiliyorum resmen. Ben de istemiyorum yoksa yeni bir fırtına.
         Tuhaf bir duygu bir de bu. Sokakta tanımazlıktan geliyorum, eve gelince benim oluyor. Yaklaşınca korkutuyor üstelik beni ama evde yine benim. Resmen tüm gün yolunu gözlüyorum. Sonra görünce rahatlıyorum falan.
         Aşk mı diyeceksin? Bilmiyorum. Öyle hemencecik âşık olamam zaten ben. Olmasını ister miyim onu da bilmiyorum. Eksisi artısı, çarpması bölmesi var üstelik. Hakkında duyduklarım, gördüklerim var. Onun bana anlattıkları, gösterdikleri hatta göstermek istemedikleri de var. Var oğlu var anlayacağın…
         Öte yandan çok çok uzun zamandır yazamadığım gerçeği de var. Bunun altında hissedememem yatıyor. Ama bu aralar içimde yazıya dair kıpırtılar hissediyorum. Bunda da payı büyük. Hani hiçbir  şey olmasa bile sırf hissettirdikleri ve yazdırdıkları için bile tapılası şu an benim için.
         Hadi hayırlısı.