Okuyucuma!



Sağlam dişler, bir de sağlam mide-

Budur dileğim senin için!

Sindirebildinse kitabımı,

Barıştı demektir benimle yıldızın!



Nietzsche



Kimlere Yazıyorum?



Sanıyorlar ki her yazıyı sevgiliye yazıyorum ya da olmayan sevgilinin özlemini çekiyorum. Hayır, değil. Aşkla yazdırır yazı kendini, doğrudur. Ama her yazı aşk yazısı olacak diye bir şey de yoktur.
         Âşıkken yazmayı pek sevmem ben. Âşıksındır altı üstü. Midende kelebekler falan uçuşur. Ayakların yere basmaz bir süre. O hallerimi sevmem nedense. İlla mantıklı olacak, illa tutarlı olacak. Belki aşkta mantık, tutarlılık aramak da yanlış. Bilemeyeceğim şimdi. Ama sonuç olarak aşkın ilk çarpıcı etkisinin geçmesini bekleyip, ondan sonra yazdığım bir gerçek. Öylesi daha iyi hissettiriyor en azından kendimi. Beklemezsem yazdıklarım havada kalıyor sanki. Ya da boşlukta salınıyor gibi.
         Neyse geçtim aşktan, hep sorulan soruya cevap niyetine yazıyorum bunu. Hep âşık değilim. Hayatım boyunca -çocukluk aşkımı saymazsak- bir kez âşık oldum. Yeterince çok bence. Kafka’nın da dediği gibi “Benim yalnızlığım insanlarla dolu.”
         Yalnızlığım bile insanlarla dolu. O yüzden yeterince çok bir kez âşık olmak.
         Bir genelleme yapmam zor kimlere yazdığım konusunda. Bu hiç sevmediğim, çok sinirlendiğim biri de olabiliyor; sevdiğim biri de. O anki ruh halime göre şekilleniyor her şey. Hadi oturayım da şunu yazayım gibi bir ruh haline de bürünmedim hiç. Zaten planlı bir yazma düzenim yok. Günde şu kadar sayfa yazacağım diyenlerden olmadım hiç. Aslında bunun bir yere kadar da iyi olacağı düşüncesindeyim. Kendimi geliştirebilmek adına en azından. Ama bu başka bir yazının konusu olmalı.
         Yani her yazı sevgiliye değil. Herhangi birine…

* Taa 3 Nisan 2012'de yazmışım bu yazıyı. "Yayınlamadıklarım" diye bir klasörün içindeydi. Şimdi bu yazıyı yayınlamamın tek sebebi bir önceki yazımdır. Çünkü orda gayet aşığım ve aşıkken yazdım, hatta aşık olduğum adama yazdım. İnsan değişiyor. 



Ezberbozan, Bozduran


Daha gideli kaç saat oldu ki benden, evimden?! Şimdiden deli gibi özledim bile.
Biri deseydi günün birinde böyle, deli gibi, çıldırırcasına âşık olacağımı güler geçerdim öylece. İçimde hep bir umut vardı ama o koca umutsuzluğun içinde yitip gitmek üzereydi neredeyse.
Âşk, benim için huzursuzluk demekti. Huzursu bedenime iki beden büyük demekti. Sonra sen geldin. Adı değişti aşkın. Huzur oldu. Ezberbozandın, ezberbozdurdun.
Daha ilk buluşmamızdan belliydi böyle olacağı. Biliyordum sana âşık olacağımı. Gözlerin o kadar güzel bakıyordu ki kaçmak mümkün değildi senden. Tamam, kaçmak da istemedim, en doğrusu da bu.
İlk kez bıraktım kendimi.
Bu kez yanlış yapmadığımı biliyorum.
Başımı her koyuşumda göğsüne, benimle birlikte atan o kalbi her dinleyişimde teşekkür ediyorum Allah’a. Hayatımda senin gibi birine yer verdiği için. Benim olduğun için.
Biliyorum, şimdi hayat daha güvenli. Tüm sorunlar daha kolay çözülüyor, üstelik çok daha kolay hayat, yaşamak.
Bir kez daha teşekkür ederim.