Okuyucuma!



Sağlam dişler, bir de sağlam mide-

Budur dileğim senin için!

Sindirebildinse kitabımı,

Barıştı demektir benimle yıldızın!



Nietzsche



Tecavüz (Akasya) - 6. Bölüm

          Akasya, kollarının arasında öyle hıçkıra hıçkıra ağlarken ne yapacağını, nasıl davranacağını bilemiyordu Hakan bir türlü. Hayır dememişti, ona sarıldığına göre bu bir evetti ama neden içi hiç rahat değildi. Evet demesi daha kolaydı. Ama onu da dememişti. Kafası bir yandan bu hareketin hangi cevaba uyacağını tartarken elleri onu sakinleştirebilmek için yavaş yavaş Akasya’nın vücudunda geziniyordu. Bir eli sırtını okşarken bir eli de saçlarını okşuyordu. Ağlamasının durulduğunu hissettiği bir an onu biraz kendinden uzaklaştırarak;
         -Daha iyi misin? diye sordu.
         Başını sallamakla yetindi Akasya. Konuşmaktan çekiniyordu. Yüzüne bakmamıştı. Nedense bu Hakan’ın canını çok yaktı.
         Akasya, canının neden bu kadar çok yandığını bilmiyordu. Onun gözlerine bakmaktan ölesiye korkuyordu şimdi. O mavi gözlerde gerçek sevgiyi göreceğini biliyordu başını kaldırdığında. Yıllar önce unuttuğu gerçek sevgiyi. Ama kendisi… O buna layık değildi.
         -Canım, yüzüme bak, dedi Hakan. Bir yandan sırtını okşamaya devam ederken bir yandan da başına bir öpücük kondurmuştu şimdi.
         Akasya hala başını Hakan’ın göğsüne gömmüş ara ara iç çekiyordu. Hakan kendini biraz geriye çekerek eliyle Akasya’nın çenesini biraz kaldırarak gözlerine bakmasını sağladı.
         -Bir şey söyle lütfen.
         Akasya içine kaçan sesini bir türlü bulamıyordu. Kafasında söylemek istediği o kadar çok şey varken sesinin böyle derinlerde bir yerlerde kalakalmasına sinir oluyordu bir yandan.
         Hakan dayanamayarak;
         -Akasya, bir şey söylemene ihtiyacım var, dedi.
         -Ben… Yine gözleri dolmuştu Akasya’nın. Konuşamıyordu bir türlü.
         -Ağlama lütfen canım. Lütfen ağlama.
         -Özür dilerim.
         -Asıl ben özür dilerim. Seni üzmek değildi amacım. Ama daha fazla içimde tutamazdım.
         -Hakan, ben… Biliyorsun. Sana anlattım kendimi. Ben diğerleri gibi değilim.
         -Diğerleri nasılmış canım? Ne demek istediğini anlamıştı Akasya’nın. Geçmişinden bahsediyordu. Ama Hakan’a göre geçmiş adı üzerinde geçmişti ve Akasya’nın başına gelen hiçbir şey onun suçu değildi.
         -Anlattım sana. Sorunlarım var. Beni umursamayan bir annem ve her fırsatta bana tecavüz etmeye kalkan bir üvey babam var. Sonra neredeyse alkoliğim. Diğerleri gibi değilim ben ve sana mutluluk veremem.
         -Nereden biliyorsun, denedin mi hiç? Yaşadığın şeyler senin suçun değildi. Bunu sakın unutma! Ve sen alkolik falan değilsin! Bir alkoliğin nasıl olduğunu bilecek yaştayım.
         Sinirden boynundaki damar atmaya başlamıştı Hakan’ın. Şu an yapacağı en büyük hata sinirlenmekti ve tam da o eylemi gerçekleştiriyordu. Akasya’nın daha çok korkup panik olacağını biliyordu. Derin bir nefes çekip sakinleşmeye çalıştı. Akasya daha çok hıçkırmaya başlamıştı şimdi.
         Yatağın içinde oturup Akasya’nın da oturmasını sağladı önce Hakan. Başını iki eli arasına alarak,
         -Bak bana canım. dedi. Akasya’nın tüm gece başını yerden kaldırmayacağını bildiğinden kendisi yapmaya karar verdi ama hala gözlerini kaçırıyordu.
         -Bebeğim, gözlerime bak lütfen, dedi her bir kelimesinin üzerine basarak. Akasya, kaçamayacağını bildiğinden Hakan’ın söylediğini yaptı.
         -Seni korkutuyor muyum Akasya? diye sordu Hakan.
         -Hayır, dedi. Yine sesi fısıltı halinde çıkmıştı. Ama Hakan onu duyabiliyordu.
         -Bana güveniyor musun? diye sordu bu kez de. Akasya başını sağa sola sallasa da Hakan tatmin olmamıştı. Sesini duymaya ihtiyacı vardı.
         -Cevap ver canım, dedi. Akasya, evet dediğinde içini kocaman bir mutluluk kaplamış olsa da sakin kalmaya çalışarak konuşmaya başladı.
         -Lütfen benden korkma ve bana güven, dedi gözlerinin içine bakarken. Biliyorum, tanışalı çok olmadı ama sana hissettiğim şeyler gerçek. Sana bunları söylememin sebebi senin de bana karşı bir şeyler hissettiğini düşünmem. Ve yanılmadığımı bilmek için senden duymaya ihtiyacım var. Lütfen söyle bana.
         Akasya hala susuyordu, kendisini asla sevilmeyeceğine öyle inandırmıştı ki birisinin kendisinden hoşlanıyor olma ihtimali bile hayal geliyordu. Ama işte şimdi bu adam ondan hoşlandığını söylüyordu.
         Akasya susmaya devam ettikçe Hakan’ın umudu kayboluyordu. Kalbindeki korku dalga dalga vücuduna yayılmaya başlamıştı. Omuzları düştüğünde konuşmaya başladı yeniden:
         -Eğer sen de benim gibi düşünmüyorsan sorun değil. Yani ben beklerim. Ama eğer… Derin bir nefes aldıktan sonra, eğer biraz zaman geçtikten sonra bile hala aramızda bir şey olamayacağını düşünüyor olursan… Kabullenirim. Yani iki ev arkadaşı olarak devam ederiz. Seni zorlamam.
         Akasya hala konuşacak gücü bulamadığından kendine kızmaya başlamıştı. Kendine ne olduğunu anlamakta zorlanıyordu. Karşısında kendisini her şeye rağmen kabul etmeye hazır bir adam vardı ve o da, Hakan’dan hoşlanmaya başlamıştı. Ama bir türlü cesaretini toplayıp konuşamıyordu.
         -Asya, dedi. Bana Asya diyebilirsin.
         -Ne?! dedi Hakan şaşırmış bir şekilde.
         -Babam, bana Asya derdi hep, dedi Akasya gülümsemeye çalışarak.
         Anlamıştı Hakan, Akasya onu dünyasına kabul ediyordu. Bu evet demekti.
         -Sonunda… Ödümü kopardın. Bir an yanıldığımı sandım. Teşekkür ederim. Verdiğin bu karardan asla pişman olmayacaksın Asya. Asya’m, bebeğim. Söz veriyorum. Çok mutlu edeceğim seni.
         Akasya’yı kollarında sıkı sıkı sarmalıyordu. Üzerinden kırk tonluk bir yük kalkmış gibi hissediyordu.
         Akasya’da rahatlamış olmalıydı ki az önceki iç çekişleri ve titreyişleri gitmişti artık. Şimdi ikisi de sırtlarını yatak başına vermiş, Hakan, Akasya’yı yine göğsüne çekip sarmalamış oturuyorlardı. Bir ara,
         -Yarın dersin var mı? diye sordu Hakan.
         -Vardı ama iptal olmuş.
         -Benim de yok.
         -N’oldu ki?
         -Gitmeyelim, bir gece daha kalalım burada.

         -Olur, dedi Akasya. Biliyordu. Konuşacak çok şeyleri vardı ikisinin de. 

Hiç yorum yok: