Okuyucuma!



Sağlam dişler, bir de sağlam mide-

Budur dileğim senin için!

Sindirebildinse kitabımı,

Barıştı demektir benimle yıldızın!



Nietzsche



Oda

Duvarları bembeyaz bir odanın içindeyim. Ne kapısı var ne penceresi… Beyaz bir gecelik var üzerimde. Kırmızı rujum dudaklarımda. Bazen çok üşüyorum bazen de çok terliyorum.



Nefesler hissediyorum arkamda. Yüzler var. Bir görünüp bir kayboluyorlar… Tanımakta zorlanıyorum bazen. Hep tanıdığım adamlar oysa ki. Hep sevdiğim adamlar…


Neden oldukları yerde kalmıyorlar? Neden sürekli görünüp görünüp kayboluyorlar? Neden beni bu odada yalnız bırakıyorlar? Dönüyorum odanın içinde sürekli. Ayaklarım acıyor. Ayaklarım… Çıplak…


Ayaklarım… Kanıyor… Dudağımdaki rujla aynı renkte kan. Yine ayrılık yine hüzün kokuyor. Her belirdiğinde bir yüz ona doğru koşuyorum. Ama tam yakaladığım an kayboluyor. Ellerim birbirine çarpıyor her seferinde. Her seferinde tırnaklarım etime saplanıyor. Ayaklarım kanıyor taşlara çarptıkça. Bu odanın içine kim bu kadar taş, çakıl doldurmuş ki böyle!? Ayaklarım kanıyor, çok acıyor. Kime koşsam, kime sarılsam daha çok acıyor.


Hepsi ‘Ben geldim, bak işte buradayım. Beni seç!’ diye fısıldıyor kulağıma. Birini seçmem mi gerekiyor? Neden bunu yapmak zorundayım? Neden hepiniz birden yanımda olamıyorsunuz?


Dönüyorum odanın içinde. Daha da ısınıyor hava. Nefes alamıyor. Yavaş yavaş uzaklaşıyor yüzler. Beni terk ediyorlar yavaş yavaş. Daha da ısınıyor hava. Ayaklarım daha çok kanıyor, daha çok acıyor şimdi. Burnumda kan kokusu hep. Gözyaşıyla karışık kan kokusu. Duvarlar kızarıyor şimdi. Her taraf kırmızı… Her taraf kan… Duvarlar… Oda…

Hiç yorum yok: