Yıllar önce bir adam nefreti yazmamı
istemişti benden. 16 yaşındaydım ve öfkeliydim. Üç sayfa yazdım nefretimi
anlatmaya çalışan.
Olmadı.
Nefret edebilen biri değilim çünkü. Olmamasının
sebebi buydu. 23 yaşındayım. Yazmayı deniyorum yeniden.
Gecenin
bu saatinde acaba nerededir, ne yapıyordur diye aklıma geldi birden. Ara ara
aklıma gelir bu nefreti yazma olayı. Gülümserim. Şimdi nerede, ne yapıyor hiç
bilmiyorum oysa ki. Ne telefon numarası var elimde ne de soyadı. Hiçbir şekilde
ulaşamıyorum kendisine. Tek bildiğim adı: Orhan. Başka bir bilgim yok.
Nefret yaşanan duyguların en canlısı. En
hırslısı… En çok da can acıtanı. Bazen vücudumu yalayıp geçen bir duygu oluyor.
Delicesine bir hınçla dolup taşıyorum. Ama bunun adının tam olarak “nefret” olduğundan
emin değilim. Öfke belki, ama nefret değil. Bu duygu hâlâ bana çok uzak.
…
Hâlâ yazamıyorum nefreti. Deniyorum ama
pek de başarılı olamıyorum bu konuda.
16 yaşımdan beri nefret deyince aklıma
gelen tek şeyse özlem. O adamı özlüyorum. Öykülerden, şiirlerden, şairlerden
bahsettiğim o adamı özlüyorum. Şu an dünyanın neresinde, ne yapıyor hiç
bilmiyorum. Çok kısa bir zaman için girmişti hayatıma ama onu çok özlüyorum. Onunla
yaptığım sohbetlerin tadını hiç kimseden alamadığımdan belki de.
Yeniden karşılaşma şansımız olabilse
keşke…
Bir tek şey biliyorum. Adı: Orhan…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder